Archive for Ocak 2015

İlkler ve unutamadıklarımız



Hani derler ya her konuda bir ilkler bir de sonlar unutulmaz diye. Oturup düşünüyorumda 2 gecedir, hayatımda gerçekten unutamadığım çok ilkim var. İlk aşkım, ilk cinselliğim, birini ilk öpüşüm ama hiç sonum olmadı benim. Sorun bende mi bilmiyorum ama sadece unutulmayacak bir yer bıraktı gittiler benden.

İlk aşkımı lisede bulmuştum, platoniktim, ilk kez kan kaybettim o dönem. İlk cinselliğim ise size burada anlattığım adamla oldu.

Bekaret sadece kızlardaki zardan ibaret olan bir şey değildir. Her şeyin bir bekareti olur. Dudaklarının, ellerinin, her şeyin. Eminim kimse bekaretini öyle sıradan bir adama vermemiştir. Mutlaka ona karşı sıcaktır, seviyordur. Ben şahsen bir şeyler hissetmediğim adama yaklaşamam, geçip yanında yatamam. Konumuza dönersek, bir kez birlikte olduğunuzda birbirinizin tadına baktığınızda, ilk kez bir bedenin kokusunu alıp birinin sıcaklığını kollarınızda hissettiğinizde bir bağımlılık haline geliyor sizin için bu. Birlikte olduktan sonra ben ne yaptım diyip pişman olacağınız kendinize her defasında sözler verip ama hemen ertesi günde kendinizi onu hayal ederek tatmin ediyor olacaksınız.

İlk başta gerçekten tabir-i yerindeyse alev alevdi bizim ilişkimiz. İlk sevişmemizde utandık, kaçtık birbirimize söz verdik bir daha asla olmayacak diye. Sonra birbirimizi yine yan yana bulduk, her fırsatta seviştik. Sonra alıştık birbirimize fantezilere sardık, çok şey denedik. İlk defa hayatımda bir şeyin düzgün gittiğini düşünüyordum. Her seferinde yeni bir şey istediğinde onu heycanlandırdığımı düşünüp seviniyordum. Sonra bu seks denen şey bizim için o kadar monoton ve standart bir hale geldi ki, birbirimiz için değil sadece ihtiyaçlarımız için yapar hale geldik.

Hayatımda yaptığım en büyük hata onun her dediğini harfiyen yapmaktı. Dudaklarından bir kez öpe bilmek için defalarca yalvardım. Gerçekten sevse izin verirdi, gerçekten beni istese oda bunu merak ederdi. Arkama geçip işini bitirdikten sonra kıyafetlerini alıp bir şey demeden kalkıp siktir olup gitmezdi.

İşte ben böyle bir aptalım. İşte ben bekaretimi böyle bir hayvana verdim. Hep mükemmel biri olsun istedim bekaretimi vereceğim adamın.

Aylarca resmen fahişe rolü oynadım. Onun için genel evdeki herhangi bir orospudan tek farkım hizmetin ücretsiz olmasıydı. Sadece onunu orospusuydum, sonra kız arkadaşı oldu. Yine bir ilki yaşadım aldatıldım. Aslında aldatmak değil bu, fahişeler aldatılamaz çünkü. Onun metresi rolünü oynadım bir sürede. En sonunda çekti gitti, kala kaldım. Kendimi köşeye çektim, "acaba neyi yanlış yapıyorum?" dedim. Defalarca hatayı kendimde aradım. Ben onu çok sevdim, ellerini gerçekten severek tuttum. Onun vücudunun kokusunu ciğerlerime cennet diye çektim.

İlk kez bu kadar çok sevdim, ilk kez birini kaybettim. Unutamadım. Hala içim yanar, hala ne kadar küfürler savursamda kendimi onu hayal ederek tatmin ederken bulurum. Hala kokusu burnuma geldiğinde geceleri uykumu kaçar sabaha kadar oturur ağlarım. Çok sevmekte suçmuş, çok değer vermekte suçmuş diye yakınırım.

Çok sevmek pişmanlık getirir diyorum artık kendime sık sık. Biri bana biraz iyi davransa hemen ondan koşar adım uzaklaşırken buluyorum kendimi. Güvenemiyorum artık kimseye. Birine daha değerli ne verebilirim ki artık diyorum? Bundan sonra her gelen üstümden geçip beni bir fahişe olarak nitelendirecek diye düşünüyorum.

Çok özledim seni şaka değil.
25 Ocak 2015 Pazar
Saçmalayan: Gay Mühendis

Sahip olduklarımız ve ait olduklarımız




İnsan mutsuz olduğunda arkasında güvenebileceği birileri olduğuna inanmak istiyor. Düştüğünde hemen seni kaldıracaklarına, seni koruyup kollayacaklarına inanmak çok güzel bir şey.

Peki ya arkanda kimse yoksa? Gerçekten oturup düşününce; bunca zamandır yerdeyim, her kalkmaya çalıştığımda onlar bana bir tekme daha sallayıp düşürmekten başka ne yaptı ki?

Uzun zamandır ne kadar mutsuz olduğumu bu blogu az çok takip edenler biliyor. Uzun zamandır birini arıyorum. Kaybettiğim kişinin gerçekten o olmadığına inandırmaya çalışıyorum kendimi. Ama ne kadar uzun zaman olmuş olursa olsun, sesini duyup biraz konuştuktan sonra yine geliyor pembe hayallerim, sonra yine kırılıyorum ve bir bakıyorum etrafıma yine yok. 

Öyle kaybolmuş hissediyorum ki. Sanki izliyorum uzaktan herkesi, ekran siyah-beyaz içinde renk yok. Umutlarım öyle yok oluyor ki. Her biri kaybolduğunda çektiğim acı tarif edilemez. Çok sevdiğin biri tarafından defalarca unutulduğuna şahit olmanın acısını tarif edemezsiniz.

Sözlerime sadık bir insanımdır. Yataktan depresif kalktığımda her sabah söz verirdim kendime. Kendime bu konu hakkında verdiğim sözlerin hiç birini tutamadım. Sabaha kadar konuşup, uykum gelip telefonu kapatmak istediğimde "ben senle hala konuşmak istiyorum" diyen birini istiyorum yine hayatımda. Bu söz üzerine uykum dağılsın istiyorum yine.

Saçlarından tutup kendime doğru çekmek, onu öpmek istiyorum. Etrafımda herkes böyle bir "lükse" sahip, benim için bir "lüks" bu. Hani paranız olmaz, onun için sadece ayda bir tabak tatlı alabilirsiniz ya öyle bir şey benim için bu.

Hayat adaletli değil bunu hayatın her anında görüyoruz. Ama şükür etmek için önemli.
Size bir şey olduğunda arkanızda duracağını bildiğiniz kişilerin değerini bilin. Canınız sıkıldığında elinizi tutup öptüğünde her şeyi unutturan o adamında kıymetini bilin.

Kendinize iyi bakın.


20 Ocak 2015 Salı
Saçmalayan: Gay Mühendis

İlgi ve İlişki



İnsan sevdiklerine ilgi gösterir onları sever, korur kollar. Hayatımızda olan her insan gerçekten değerli mi peki? Elbette değil. Anne ya da baba ile bir arkadaşınızı elbet eş tutamazsınız. İlerde başınıza ne gelecekse gelsin anne ve babanın ne yapacağını düşünmez, şüphe duymazsınız çünkü sizin için en iyisini bilirler. Ama hangimiz bu şekilde düşenebileceğimiz arkadaşlara sahibiz ki?

Peki ya ilişkiler?

Bence anahtar kelime "Özledim." çok zor olmasa gerek söylemek. Birine gerçekten değer veriyorsanız bunu arada bir belli etmek sizi öldürmese gerek. Hasta olduğunda arayıp ya da yanına gelip "nasıl oldun iyi misin?" diye sorarak merak ettiğini, karşındakinin senin için gerçekten değerli olduğunu hissettirmek gerek.

Siz çıkışınca akşamına sarhoş olup gelip size "İnsan söyleyemiyor! Her an sürekli seni seviyorum sana değer veriyorum diyemiyorum!" diye çıkışmasa gerek!

Ben her zaman bana aman canım cicim densin istemiyorum, bunu kast etmiyorum. Ama en azından evdeyken sadece ikimizken gelip yanımda azcık oturmasından, elimi tutabilmesinden ve arada bir de olsa seni seviyorum demesinden bahsediyorum. Sen bunları yapmayacaksan buna nasıl ilişki diyebiliriz ki? Bu ilişki olmayı bırak, arkadaşlık bile değil ki.

İnsanları kırmaktan her zaman çok korkmuşumdur ancak kimse beni kırmaktan geri kalmıyor. Ben insanlara bu kadar hassasiyetle yaklaşırken onların beni hiç acımadan incitmelerine tahammül edemiyorum artık.

Karşısına geçip "Gerçekten seni çok seven bir kalbi incitirken senin hiç canın acımıyor mu?" diye sorduğumda aldığım cevap aslında her şeyi açıklıyor. "Hayır, abartıyorsun."

Neyi abartıyorum be adam? Sadece yatakta sevgilim olduğunu mu? Bana diğer herkesle eşit değer verdiğini mi? Yoksa ihanetini mi?

Dilerim insanları kırdığın kadar incinirsin sende belki o zaman anlarsın gerçekten sana değer veren bir kalbin en çok sana karşı kırılgan olabileceğini.


8 Ocak 2015 Perşembe
Saçmalayan: Gay Mühendis

Popüler

Hakkımda

Fotoğrafım
İçine kapanık bir mühendis ve hala sevdiceğini arıyor... (Eleştiriye kısmen açık)
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Copyright © Mühendis bi gay
Tüm Hakları Anneme Aittir.